top of page

6.Sınıf

SiZiN SAYFANIZ

Bu sayfa, Türkçe dersinde hayâl gücünüzü kullanarak yaratıcılığınızı gösterdiğiniz yazma etkinliklerinde, ortaya çıkarmış olduğunuz, beğeni almış yazılarınızdan oluşmuştur.

Yazılarınız sizin yazdığınız şekliyle yayınlanmıştır (Yanlışları düzeltilmeden)

Konu: Yabancı ülkeden gelmiş, ülkemizi tanımayan bir turiste ülkemizi her yönüyle tanıtan bir yazı yazınız.

DÜNYA’NIN İÇİNDE TÜRKİYE TÜRKİYE’NİN İÇİNDE DÜNYA

   İlk başta demek isterim ki Türkiye dediğimiz şey bir şey değil,iki şeydir.Aslında şaka falan yapmıyorum.İngilizcesi hindi bile olsa aslında Türkiye bir ülkedir.Türkiye’nin güneşi farklıdır,her sabah öyle bir parlar ki karıncalar bile nasibini alır.Güneşe renk katan o insanlardır.

 

   Bazı insanlar gençleşmeye çalışsa da Nene Hatun yeni açmış gül gibidir.Etrafına sevgi dağıtır o güzel bakışlarıyla.Sütçü İmam nasıl savaşmıştı o savaşlarda.O ilk kurşununu attığında kim bilir ne demek istemiştir Akşehirde yatan Nasrettin Hocam cepheye hızlı hızlı koşanlara.Fatih Sultan Mehmet ele geçirdi o görkemiyle yıkılan masallar dünyasını.Denizle, köprüsü şimdi hep burada İstanbul’da.Boğaziçi Köprüsü işte hepşarkılar fısıldamaya devam edecek bu ülkenin serin sularına,o güzel insanlarına.Söğüt Yaylasında Osman Gazi’nin masum,bembeyaz sevdası,yanık yürekli aşığı bu toprağın Yunus Emre.İşte say say bitmez bu toprağın güzelliği,kara sevdası. Kayalar parçanmış günlerce adıda pek yaman olan Adıyaman da Nemrut Dağı çıkmış parçalan kayalardan ortaya.Ne hikmet ise yine kayalar parçalanmış perilerin yaptığı Peri Bacası çıkmış ortaya.Bembeyaz,sütten çıkmış ak kaşık,pamuk kadar yumuşak Pamukkale Travertenleri.

 

   Amasya elmaları utanmış güneşten kıpkırmızı kesimişler bir anda.Bunu gören Antalya portakalları dolmuş Süphan Dağı’nın suyuyla.Supsulu kesilmişler anında.Gemlik’in yeşilleriyle,Karadeniz’in yeşilleri girmişler birbirlerine.Biri demiş ben güzelim diğeri demiş ben güzelim başlamışlar tartışmaya sonra gelmiş insanlar teker teker toplamışlar bu yeşilleri götürmüşler diğer insanlara.En sonunda iki yeşilden bir tane kalmış onlarda tartışmış.Yine bir insan gelmiş etrafa bakmış.Bunları görünce o yeşilleri de almış götürmüş.Bir çoban koyunlarıyla dolaşıyormuş bir dağın eteklerinde.Sonra gitmiş gitmiş bir çay görmüş.Koyunlarımla birlikte oturuyumda dinleniyim demiş.Bu çayın adıda Porsuk Çayı’ymış.Çobanın oturduğunu görmüş suların kraliçesi Bursa.Fokurtular başlamış suları buharlaşıp gidiyormuş.Aradan yıllar geçmiş sınra bu fokurtular bitmiş gitmiş.Günü gelince de kıskançlığından buharlaşan sularına yeniden kavuşmuş.

 

   İşte diyorum ya güzellerin güzeli Dünya’nın içinde Türkiye Türkiye’nin içinde Dünya.

 

SELİN KÜÇÜKTERZİ (6-N)

TÜRKİYE’MİZ

   Türkiye’miz masmavi gökyüzü, yemyeşil ağaçları, bin bir türlü çiçekleri ve rengârenk kuşlarıyla adeta cennetten bir köşeymiş gibidir. Şimdi diyorsunuz ki öyle şey olur mu? Tabii ki olur çünkü burası Türkiye’dir. Şimdi bunlardan bahsedip de tarihi eserlerinden bahsetmemek olur mu? Onların kendine özgü işlemeleri kendine özgü oymalarını görünce sanki içinizden bir parça kopuyormuş gibi oluyor. Peki ya siz hiç gördünüz mü duydunuz mu o huzuru bulduran sizi mutluluğa erdiren kuş cıvıltılarını Şırıl şırıl gürleyen şalelerin sesini ordan oraya uçuşan arı ve kelebeklerin neşesini. İşte bunların hepsi Türkiye’de.Bu dünyada belki de görebileceğin en güzel ormanlar. İçini alıp götüren uçsuz bucaksız denizleri ve okyanusları vardır. Şunu da söylemeden geçemeyeceğim. Birde içini kaynatan şirin mi şirin insanları vardır.

 

BÜŞRA KOCA (6-L)

Konu: Sınıfımızı tanıtan bir yazı yazınız. (Mekân betimlemesi)

DEĞİŞİK SINIFIM

   Duvardaki iki renklere çarpan güneş ışığı sınıfımızı aydınlatıyor. Önümüzde bembeyaz bir tahta onun üzerinde ise Atatürk bizi izliyor dikkatlice . Tam arkamızda panolar şekil veriyor sınıfa. Sıralarımız düzgün bir şekilde dizilmiş ve onun üstlerinde ise arkadaşlarım oturuyor. Tam tahtanın yanında cıvıl cıvıl renkli dolabımız var. perdelerimiz ise yemyeşil ve çok güzeldir. Sınıfımız fazla güzel olmasa da ben sınıfımı çok seviyorum. Öğretmen masamız ve onun önümde sandalye ve yine onun üstünde öğretmenimiz oturuyor. Sınıfımızda kurşun kalemin yazı yazarken çıkardığı ses su şişesinin çıkardığı ses ve daha bir çok tuhaf sesler herkes tarafından duyulur. Arka tarafta askı ve onun üstünde rengarenk gökkuşağı gibi renkleri olan montlar var. Bunlar sınıfa ayrı bir hava verir. Sınıfımız çok güzeldir ve çok tuhaftır.

 

HALE YEŞİL (6-N)

SINIFIMIZ

   Önümüzde bembeyaz parlak bir tahta,tahtanın üstünde masmavi gözleriyle bakan Ulu Önder Atatürk,sıralar kirli ve tozlu açık bir kahverengi tonunda,pencerelerden yemyeşil yapraklı yaşlı bir ağaç görünüyor.Evin balkonundan çıkan yaşlı amca sigara içiyor.Panolar kan kırmızısı renginde,iğneler-raptiyeler geçirilmiş üstüne,en önemlisi Atatürk'ün Gençliğe Hitabesi ve yanında da İstiklal Marşı,öğrencilerin dersi dinlerken sınıfı kaynatması da bir tebessüm oluşturur yüzünüzde, sonra çalan zil öğrencilerin ayak sesleriyle yankılanır ve ders bitmiş olur...

 

HATİCE İREM YALÇIN (6-L)

AYDINLIK SINIFIM

   Sınıfa ilk girdiğimiz an sınıf çok aydınlık olur. Tabii ki güneş sayesinde. Ayrıca nefes vermeyle oluşmuş o hava tabakası çarpar yüzümüze. Hergün gelin duvağı gibi beyaz tahtamız gülümser bize. Hiç usanmaz. Dolabımız da utanır. Hemen kızarır yanakları. Tahtanın yanındaki pano da öyle. O kadar çok utanır ki kapı ile gizler kendisini tenefüsten tenefüse… Kapı da bir türlü karar veremez. Açık mı, kapalı mı bilemez. Öğretmen o bembeyaz tahtaya yazı yazınca çok sevinir tahta. Çocuklara birşeyler öğretmek beni çok mutlu ediyor der. Her öğrencinin önünde defteri bulunur. Savaştaki askerin silahı gibi. Bazısı süsleyerek doldurur onu bazısı karalayarak. Eve gidiş zili çaldığı anda herşey çözülür. Dolap utanmayı bırakır . Tahta yine pamuk gibi beyaz kalır.

 

BERFİN ÜNAL (6-N)

ÖNEMLİ:

    Bana gönderdiğiniz yazılar bu sayfada yayınlanmamış ise gözümden kaçmış veya bana ulaşmamıştır. Yazınızı tekrar göndererek bana okulda bilgi verirseniz sevinirim..

Yazılarınızı tamer_hoca@hotmail.com adresine gönderebilirsiniz..

UMUT SINIFI

   Her sınıfta olduğu gibi tahtanın olduğu duvarın üstünde Atatürk tablosu var,bakıyor bize umut dolu bakışlarla, siz başaracaksınız siz bu ülkenin umudusunuz diyor sevgiyle Atatürk.Yarısı istekli, yarısı isteksiz öğrencilerin oturduğu soğuk tahta sıralar, yanda bir cam eğitim delisi yapıyor bu eğitim yuvası beni. Kırmızı-krem rengi içi boş bir dolap, bir öğretmen masası, sevgi yayıyor etrafa.Kırmızı renkli panolar, beyaz bir tahta sıcaklık yayıyor bütün bunlar insana.Yeşil perde ve yeşil duvarlarla bir uyum yakalanmaya çalışılmışBir ses duyuluyor bütün öğrenciler hışımla dışarı çıkıyor.Hepsi evet hepsi otuz dokuz pırıl pırıl umut dolu çocuk için...

 

GÖKAY ATAÇ (6-O)

SINIFIMIZ

   Kapıyı açmaya çalışıyorum.Olmuyor.Her zamanki gibi...Demir koldan tutup tekrar ittiriyorum.Sonunda.İçerde gözüme çarpan ilk şey dolabın üzerindeki yeşil perde.En baştaki, öğretmen masasının arkasındaki demir parmaklıklı pencereye ait olmalı bu perde.Sınıfa tahtanın önünden bakınca dört sıranın arası da adeta bir sokak.Çöp dolu bir sokak...Sonra, üzerinde sanki ödevleri istemezcesine bordo, tahta çerçeveli, sıralara bakan panolar. Sınıf her zamanki gibi değil.Öğrencilerin neşeli sesleri yok.Bu olmayan seslerle beraber sınıf daha bir loş.Duvarda asılı duran basit çerçeveli bayrak biraz yetersiz kalmış bu sınıftaki kalpleri vatan sevgisiyle dolu ruhlara.Yanındaki İstiklal Marşı ve gözlerini hep üzerimizde hissettiren Ata'mız sanki tarihimizi baştan sona anlatıyor.Sınıfın pencereleri karşısındaki iki apartmana gülümsüyor. Kırmızı,hiç kullanılmayan üzerinde sadece oturma planlarının asılı olduğu,duvarların rengine uyumlu olmayan dolap bile bu eğitim yuvasına ayak uyduruyor.

 

ÖZGE ÖZEL (6-O)

SINIFIMIZ

   Kapı gıcırdayarak açılıyor. Sanki ''Merhaba yeni güne hoşgeldin.'' diyor. İçerisi yorulmuş gibi.Çocukların neşeli ve aynı zamanda meşgul sesleri.İnsanların ne çok işi var hayatta.Ödev yetiştirmeye çalışanlar,sınıfta koşturanlar.Onları susturmak için çalışan başkanların umut dolu ama aslında umutsuz sesleri.Sıramın eski olduğu üzerindeki çizimlerden anlaşılıyor.Kafamı çeviriyorum,çocukların seslerinden yıpranmış bıkkın perdeler.Yarı çıplak perdeler,üşüyorlar sanki.Sevgi ışınlarını kapamamak için mi acaba?Yoksa ışıksız kalmamamız için mi?Derslerde uyumaya çalışanların yattığı rahatsız çantalar,sanki bir taş misali.Ama uyumaya çalışanlara pamuk gibi rüya yastıkları...

 

AYŞE ELİF EROL (6-O)

SINIFIMIZ

   Bozuk olanlar da dahil olmak üzere tüm lambaları kar beyazı olan, ama odanın yeşil rengiyle farklı renklere bürünen ışıklarla aydınlanmış bir sınıf. Sadece üstteki havalandırmaları açık olan, az da olsa yıkık dökük, vidalarla sabitlenmiş pencerelerin önünde uçlarındaki kornişleri sarkan perdeleri olan bir sınıf bu. Panolar, bazı iğneleri çıkan ödevlerle süslenmiş, kirli kan renginde, kalın çerçeveleri olan, çeyreğini kaplayan duvarlara yerleştirilmiş. Pamuğa benzeyen bembeyaz tahtaya baktığımda, sağ kenarında sanki hiç silinmemiş gibi duran, buluta benzer çerçevelerle etrafı sarmalanmış, yazılar yazılmış. Pamuk tahtanın hemen yanında duran, kırmızı-bej renk uyumuyla boyanmış, kilitleri kırık, içi bomboş, üzerinde bir şeyler asılı, dikdörtgen prizma bir dolap. Sıraların üstündeki çizikler, yaşlı bir insanın yüzündeki kırışıklıklar, çizikler gibi sıralar da yıllar içinde yaşlanmış sanki. Yaşlı sıraların arkasındaki askılara mevsimden dolayı sadece birkaç hırka, yelek, incecik yağmurluklar asılmış. Her sınıfta olduğu gibi burada da olan Atatürk resmi, yanında İstiklâl Marşı, diğer tarafında Atatürk'ün Gençliğe Hitabesi'ni görünce duygulanıyor, gururlanıyor insan. Bunların yanında asılan Türk Bayrağını görünce şehitlerimizin uğraşları aklıma geliyor. Bunu hatırlayınca, onların emeklerini boşa çıkarmamak için derslerimi dinliyor, çok çalışıyor ve sınavlarımdan yüksek almaya çalışıyorum.

 

ZEYNEP BAHAR KAYA (6-O)

BENİM SINIFIM

   Evden çıkarken her zaman içimi bir heyecan sarardı. Oraya gitmek öğretmenlerimi ve arkadaşlarımı görmek ailemden sonra bana ikinci bir yuva sıcaklığı veren sınıfım ve arkadaşlarım. Benim ikinci yuvam. Sınıfımızda yıpranmış ahşap sıralar vardır. Sıraların önünde beyaz bir tahta, tahtanın solunda ise kırılmış ahşap bir dolap vardır. Sınıftaki pencerelerin birçoğu açılmaz, açılanlarında önünde demirler bulunur. Pencereden dışarı baktığımızda ağaçları ve ağaçların arkasındaki evleri görürüz. Rüzgarlı günlerde ağaçların sesleri ile sınıftaki gürültü karışır. Sınıfımızda tahta bir kapı vardır. Kapının sol tarafında bir çöp vardır. Ancak çöpün içi değil etrafı çöp ile doludur. Sınıfta kullandığımız panoların üzerinde özenle hazırladığımız ödevler vardır. Bu panoya asılmış ödevlerimize baktıkça içimizdeki sevinç ve gurur anlatılamaz. Benim sınıfım eskide olsa sıraları, hiçbir konforu olmasa da orası benim için çok özel ve öyle de kalmaya devam edecek.

 

UMUT ÖZTEKİN (6-M)

bottom of page